Topuk Dikeni nedir?

Topuk Dikeni nedir?

Topuk dikeni (plantar fasiit), ayak tabanının altında yer alan kalın bağ dokusu bandının iltihaplanması ve tahriş edilmesi sonucu oluşan bir ağrı sendromudur. Topuk dikeni genellikle sabahları veya uzun süre ayakta kalmadan sonra hissedilen keskin bir ağrı ile kendini gösterir. Bu ağrı, topuk kemiği ile ayak tabanı arasındaki bağ dokusu bandında mikro yırtıkların meydana gelmesi ve bu bölgedeki sinirlerin tahriş olması nedeniyle oluşur. Topuk dikeni genellikle aşırı fiziksel aktivite, aşırı kilo, yüksek topuklu ayakkabı giymek gibi nedenlerle oluşabilir. Tedavisi, fizik tedavi, ayakkabı değişikliği, özel ayak tabanlıkları ve egzersizler gibi yöntemlerle yapılabilir.

Topuk dikeni tedavisi nasıl yapılır?

Topuk dikeni tedavisi, ağrının şiddetine, süresine ve nedenlerine bağlı olarak değişebilir. Aşağıdaki yöntemler, topuk dikeni tedavisinde sıklıkla kullanılan tedavi seçenekleridir:

  1. İlaç tedavisi: Ağrıyı azaltmak için ağrı kesiciler, iltihap önleyici ilaçlar ve steroid enjeksiyonları kullanılabilir.
  2. Fizik tedavi: Egzersizler, masaj, ultrason terapisi, elektrik stimülasyonu ve diğer yöntemlerle topuk kaslarını güçlendirmek ve bağ dokusu bandını esnetmek için fizik tedavi seansları önerilebilir.
  3. Ayak tabanlıkları: Özel olarak tasarlanmış ayak tabanlıkları, ayak yapınıza uygun olarak yapılır ve ayak tabanınızı destekler, rahatlatır ve bağ dokusu bandını esnetir.
  4. Ayakkabı değişikliği: Topuklu ayakkabılardan düz tabanlı, sert tabanlı ayakkabılara geçmek topuk dikeni tedavisinde faydalı olabilir.
    Ağırlık kontrolü: Aşırı kiloluysanız, kilo vermek topuk dikeni ağrısını hafifletmeye yardımcı olabilir.
  5. Egzersizler: Özel olarak tasarlanmış egzersizler, topuk dikeni tedavisinde oldukça faydalıdır. Bu egzersizler, bağ dokusu bandınızı esnetir, ayak kaslarınızı güçlendirir ve ağrıyı hafifletir.
  6. Cerrahi: Nadiren kullanılır, ancak diğer tedavi seçenekleri işe yaramazsa cerrahi seçenekler düşünülebilir. Bu yöntemde bağ dokusu bandı kesilir veya koparılarak ağrı giderilir.

Tedavinin başarısı, tedavinin erken dönemde başlatılması ve belirli tedavi yöntemlerinin birleştirilmesi ile artırılabilir. Tedavi seçenekleri hakkında doktorunuzla konuşarak size en uygun tedavi planını belirleyebilirsiniz.

Topuk dikeni neden olur?

Topuk dikeni (plantar fasiit), ayak tabanındaki bağ dokusu bandının iltihaplanması ve tahriş olması sonucu oluşan bir ağrı sendromudur. Topuk dikeni genellikle aşağıdaki nedenlerden kaynaklanabilir:

  1. Aşırı fiziksel aktivite: Uzun süreli koşma, yürüme, ayakta durma veya diğer yüksek etkili aktiviteler, ayak tabanınızdaki bağ dokusu bandına aşırı stres uygulayabilir ve topuk dikeni oluşumuna neden olabilir.
  2. Aşırı kilo: Fazla kilolu olmak, ayak tabanınızda aşırı basınç yaratabilir ve bağ dokusu bandına ekstra stres uygulayarak topuk dikeni oluşumuna yol açabilir.
  3. Ayak yapısı: Düztabanlık veya yüksek kemerli ayaklar, ayak tabanınızın doğal şeklini bozarak topuk dikeni oluşumuna yol açabilir.
  4. Yanlış ayakkabı seçimi: Sert, düz olmayan veya yüksek topuklu ayakkabılar, ayak tabanınızda aşırı basınç yaratarak topuk dikeni oluşumuna neden olabilir.
  5. Yaş: Yaşlanma, bağ dokusu bandının esnekliğini kaybetmesine ve topuk dikeni oluşumuna neden olabilir.
  6. Hormonal değişiklikler: Gebelik, menopoz veya diğer hormonel değişiklikler, bağ dokusu bandındaki değişiklikler nedeniyle topuk dikeni oluşumuna neden olabilir.

Topuk dikeni, genellikle tek bir neden değil, birkaç faktörün bir araya gelmesi sonucu oluşur. Kendinize uygun ayakkabı seçimi yaparak, aşırı kilo vererek, düzenli egzersiz yaparak ve ayaklarınızı dinlendirerek topuk dikeni oluşumunu önleyebilirsiniz.

Topuk dikeni belirtileri nelerdir?

Topuk dikeni belirtileri, genellikle ağrı ve rahatsızlık hissiyle başlar ve zamanla şiddetlenebilir. Aşağıdaki belirtiler, topuk dikeni oluştuğunu gösterir:

  1. Topuk ağrısı: Ayak tabanının ortasında veya topuğun altında, genellikle ilk adımda veya uzun süreli ayakta kalma sonrasında hissedilen keskin bir ağrıdır.
  2. Sabah sertliği: Sabahları ilk adımınızı atarken ayak tabanınızda sertlik ve ağrı hissedebilirsiniz. Bu sertlik ve ağrı, gün boyunca devam edebilir.
  3. Ayak tabanında hassasiyet: Ayak tabanınızın ortasında veya topuğun altında bir hassasiyet veya ağrı hissedebilirsiniz.
  4. Ayak tabanında şişlik: Ayak tabanınızda hafif bir şişlik veya kızarıklık hissedebilirsiniz.
  5. Ayakta yürürken topukta hissedilen bir rahatsızlık: Ayakta yürürken topukta batma, yanma, keskin bir ağrı veya rahatsızlık hissi hissedebilirsiniz.
  6. Ağrının artması: Uzun süreli ayakta kalma, egzersiz yapma veya merdiven çıkma gibi aktiviteler sonrasında ağrı artabilir.

Topuk dikeni belirtileri, her zaman aynı şekilde hissedilmeyebilir. Bazı kişilerde sadece hafif bir ağrı hissi olabilirken, diğerleri şiddetli ağrı ve rahatsızlık hissedebilir. Eğer bu belirtileri yaşıyorsanız, bir doktor veya ayak sağlığı uzmanı ile görüşmeniz önerilir.

Kuru İğne Tedavisi Hakkında Herşey

Kuru İğne Tedavisi

Kuru İğne Tedavisi  Hakkında Tüm Bilgiler

Kuru İğne Tedavisi Nedir?

Kuru iğne Tedavisi Nedir ? İMS bir akupunktur değildir. Ağrı tedavisinde akupunkturdan daha etkilidir. IMS inatçı problemlerde bile kas kaynaklı ağrılar için en iyi tedavi yöntemidir. IMS kalıcı iyileşme sağlar. Kronik ağrılı hastalarda masaj, kaplıca, fizyoterapi gibi yöntemler de işe yarar, ancak bunların iyiliği kısa sürer, şikâyetler yeniden başlar. Kronik ağrılı pek çok hastada ağrıyı üreten en önemli sebep kaslardaki hasardır, kaslar kısalır, sertleşir, kalınlaşır ve dolaşımı bozulur. Kaslarda bazı toksik maddeler birikir, kas iyi bir şekilde kasılamaz ve kemikleri, sinirleri sıkıştırır. Bu istenmeyen durum bazen haftalar, aylar, yıllarca devam eder. Fizik tedavi, masaj, ilaçlar, kaplıcalar hastanın problemine kısmen yardımcı olur. Ancak bu iyilik kısa sürer.

İMS de ise kas spazmı tamamen çözülür kas canlılığını yeniden kazanır, eklem hareket açıklığı artar, kuvvet düzelir. Seans sayısı ilerledikçe hastanın iyiliği artar. Kasta bir travma yada zedelenme varsa ve bu zedelenme yeterince büyükse, ağrı sinyalleri sempatik gangliyon yoluyla primer afferent nosiseptör refleksi (H) aktifleştirir. Bu durumda ağrı sakinleşeceği yerde daha da artar, bu mekanizmaya refleks ark adı verilir..

Refleks ark orijinal ağrının daha artmasına ve kronikleşmesine sebep olan bir mekanizmadır. Aynı zamanda kaslar hareket emrini veren motor sinirler sıkışır ve kaslar sürekli kasılı kalırsa, bazen refleks ark yıllar hatta 10 yıllar boyunca devam eder. Kasılmış ve kısalmış kaslar yozlaşırlar ve içlerinde tetik nokta adı verilen nodüller oluşur, Kaslar lifleri kalınlaşır ve sertleşir, esneme kabiliyetini kaybeder. Dolaşın bozukluğundan dolayı buradaki metabolitler (artık maddeler) kası daha ağrılı ve sert hale getirir. Zamanla kas liflerinin bir kısmı canlılığını kaybeder ve patolojik bir nedbe dokusu oluşur, ağrı devam eder.

Kuru İğne Tedavisi (İMS) Hangi Hastalıkların Tedavisinde Uygulanmaktadır ?

Kuru İğne Tedavisi Kaç Seans Uygulanmaktadır  ?

Kuru İğne Tedavisi İMS yani kuru iğne tedavisinde seanslar hastalığa ve hastanın gidip gelme imkânına göre belirlenir. Haftada 1 veya 2 seans uygulamak en uygun olanıdır. Daha önce geçirilmiş bir cerrahi müdahale varsa yada ağrı çok kronikse seans araları daha sık ve seans sayısı fazla tutulmalıdır. İyileşmenin hızı hastalığın kronikliğine, yaygınlığına, ağrının şiddetine, daha önce operasyon geçirip geçirmemesine, nöropati olup olmamasına göre değişir. Seans sayısı 6-10 arasında değişmelidir. Bazen bu süre 15 seansa kadar çıkabilir. Hastalığın geçici alevlenmelerinde tek seanslık bir tekrar yeterli olabilir.

Kuru İğne Acıtır mı  ? İMS Ağrılı Bir Yöntem midir ?

İMS tedavisinde kullanılan iğneler normal enjeksiyonda kullanılan mandrenli iğneler gibi değildir;

Son derece incedir. Deriyi geçerken acıyı en aza indirmek için bir kılavuz kullanılarak iğnenin hızlı batması sağlanabilir. Ayak tabanı, el gibi küçük kasların bulunduğu bölgelerde ağrı mümkündür, ancak diğer kaslara yapılan stimülasyonlar genellikle iyi tolere edilir. Eğer kaslar normalse genellikle ağrı duyulmaz.

Kas süpersensitif, aşırı kısalmışsa yani ciddi olarak problemli ise bir miktar ağrı duyulabilir. İğne ilk batırıldığında spazmlı kas tarafında sıkıca kavranır ve bu esnada özel bir ağrı duyulur. Kas kendini bırakınca ciddi bir rahatlama olur. Bazı hastalar ilk birkaç seansta uzun süren ağrılardan bahsederler, seans süresi arttıkça bu ağrılar kaybolur.

Kuru İğne İMS bütün bunları nasıl durdurur?

İMS Bilimsel Olarak İspatlanmış Bir Tedavi midir ?

Evet. Bu konuda yapılmış pek çok bilimsel çalışma vardır. Kasılmış kaslar ve tetik noktalarla ilgili pek çok tedavi metodu vardır. Bunlar özel solüsyon enjeksiyonları, steroid enjeksiyonları, bazı vitaminler, botoks, lidokain, histamin vs. bunların çoğunun az veya çok etkisi vardır, ama bir kısmının ciddi yan etkileri de vardır. Ve tedavi edici etkinlikleri daha kısa sürelidir. Biz de zaman zaman diğer tedavileri kullanmakla birlikte, daha çok güvendiğimiz ve yan etkisi daha az olan İMS (kuru iğne) yöntemini tercih ediyoruz.

Kuru İğne Akupunktur Yöntemimidir ?

İMS ya da kuru iğne tedavisi bir akupunktur yöntemi değildir. Akupunkturda vücutta meridyenler ve meridyenlerle ilişkili noktalar vardır. İğne bu noktalara uygulanır ve 20
dakika kadar kalır. İMS tedavisinde normal fizik muayene ve bu muayenenin sonucunda yapılan teşhis önemlidir. İMS de iğnenin batırılacağı yer nöroanatomik teoriye göredir. Örneğin kola vuran ağrıda, bu ağrıyı oluşturan sinirin sıkıştığı alanı genişletmek için sinir kökü çevresindeki kaslara (kısalmış boyun kasları) tedavi uygulanır.

Spinal refleksler ve golgi tendon organı yoluyla kasın gevşemesi sağlanır. Bu şekilde kas uzar, daha canlı, esnek bir hal alır, kas kuvveti artar. İMS kas iskelet sistemi ağrılarının tedavilerinde akupunkturdan çok daha etkilidir.

Kuru İğne Tedavisinin (İMS) Yan Etkileri ?

İMS ya da kuru iğne tedavisi genellikle çok iyi tolere edilir. İğnenin batırıldığı yerde çok çabuk geçen ve ilaç kullanmayı gerektirmeyen bir ağrı olabilir. Çok nadiren pnömotoraks gelişebilir. Aspirin ve diğer pıhtılaşma önleyici ilaç kullananlarda cilt altı kanamaları olabilir, ancak genellikle tedaviyi sonlandırmayı gerektirmez. İMS tedavisinin en ciddi yan etkisi pnömötorakstır ve acilen tedavi edilmelidir. Çok nadiren boyun bölgesine uygulanan tedavilerde tansiyon düşüklükleri olabilir. Birkaç dakikalık dinlenme ile geçer.

Kuru İğne Tedavisi (İMS) Başka Nerelerde Kullanılır ?

İMS nin ağrılı sendromların dışında da birçok kullanım alanı vardır. İMS çilt kırışıklıkları ve ciltte oluşmuş mikro çukurlukların tedavisinde kullanılabilir. Hemiplejik hastaların omuz ve kalça sendromlarının tedavisinde rehabilitasyona olumlu katkısı olur. Nöropatilerin tedavisinde kısmen etkilidir. Eklem kontraktürlerinin tedavisinde, eklem hareket açıklığının artmasına yardımcı olur.

Kuru İğne Tedavisi sgk Karşılıyor mu ?

Hayır, bu tedavi henüz geri ödeme kurumlarının ödeme listelerinde değildir.

Kuru İğne Tedavisi Seans Ücretleri ?

İMS , Tedavisi Ücretleri Ağrının Yerine Türüne Göre Değişmektedir. Uygulanacak Yerler Farklılık Gösterdiğinden Bizler ile Buraya Tıklayarak İletişim Kurarak Bir Fiyat Alabilirsiniz.

Diğer Faaliyet Alanlarımız

Yaşlı Bakımevi , Yatılı Bakımevi ve Huzurevi , Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi , Kadıköy Ağrı Merkezi

Huzursuz Bacak Sendromu (RSL) ve İms Tedavisi

Huzursuz Bacak Sendromu (RSL) ve İms Tedavisi

 

Huzursuz Bacak Sendromu (RSL) ve İms Tedavisi Geceleri yatağa girmek sizin için bir sıkıntı oluyorsa, yorgun ve uykusuz olmanıza rağmen uyuyamıyorsanız, şikayetlerinizi tanımlamakta zorlanıyorsanız sorununuz huzursuz bacak sendromu olabilir. Şikayetleriniz arasında; Bacaklarınızı hareket ettirme hissi, karıncalanma, güçlü bir hareket ettirme isteği, ağrı ve uyuşma varsa RLS hastalığınız olabilir.

Huzursuz Bacak Sendromu (RLS) bacaklarda rahatsızlık hissi ile ortaya çıkan ve bazen ailevi özelliği olan bir hastalık grubudur. Bu sorunun görülme sıklığı ülkeden ülkeye değişirken doğudan batıya doğru artıyor. Toplumda görülme sıklığının yüzde 10 civarındadır.

Hastalığın ortaya çıkış yaşı değişkenlik gösterebiliyor. Ailevi formlarda yakınmalar sıklıkla genç yaşlarda, hatta çocukluk çağında bile ortaya çıkıyor..

 

Uykusuzluk Sebebi

Çoğu hastanın yakınmalarının başka nedenlere bağlı olduğunu düşünmesi hastalıkla ilgili en önemli sorunlar arasındadır. Huzursuz bacak sendromu, yıllardır uykusuzluk çeken, uykuya dalmakta güçlük hastaların bir kısmında da görülür. Bacak varisleri olan hastalar şikayetlerini bununla ilişkili zannettikleri için huzursuz bacak sendromu  teşhisi gözden kaçıyor ve bu kişiler yıllarca tedavisiz kalabiliyor. Bazı hastalar ise bu şikayetlerin romatizmadan kaynaklandığını düşünüp doktora başvurmuyor.

Bazı çocukların RLS yüzünden bacaklarını sürekli oynattıkları için “hiperaktif çocuk” tanısı almaları da sık karşılaşılan durumlar arasındadır. Bazen de çocukların ifade ettikleri bacak ağrıları yanlışlıkla “büyüme ağrısı” olarak değerlendiriliyor ve hastaların tedaviye başvurmaları gecikiyor. Fibromiyalji sendromlu hastalarda da RLS sık görülür.

Çoğunlukla orta ve ileri yaşlarda başlayan yaşam boyu süren bir bozukluktur. Belirtileri istirahatte iken bacaklarda ürperti, üzerinde birşeyler geziyor hissi, yanma, ağrı, karıncalanma, kramp, bıçak kesiyor ya da ısı artışı gibi duyusal hislerdir. Bu hislerin azaltılması amacı ile hasta bacaklarını hareket ettirme ihtiyacı duyar. Bazen bu belirtiler kollarda ve gövde de hissedilmektedir.

Geceleri ve yatakta belirtiler arttığından çoğu zaman uykusuzluk eşlik eder.

RSL bacaklarda zonklama, çekme, sürünme veya diğer hoş olmayan duygularla karakterize bir hastalıktır. Kontrol edilemez duygular, bacakları ve ayakları hareket ettirme ihtiyacı ve bazen onları hareket ettirmek için güçlü bir dürtü oluşur. Belirtiler, öncelikle kişinin rahatladığı veya dinlendiği akşam ve gece meydana gelir ve gece boyunca ciddiyeti artabilir.

Bu durum, uykuya dalmakta ve uykuda kalmakta güçlükle sonuçlanır. Nüfusun % 10 kadarı RLS'den muzdariptir, her iki cinsiyeti de etkiler ancak kadınlarda daha yaygındır ve küçük çocuklarda olmak üzere her yaşta başlayabilir.

Ne yazık ki bu problemin sebebi bilinmemektedir. RLS'nin, beyin bazal ganglion çekirdeklerinde bir fonksiyon bozukluğu ile ilgili olduğunu gösteren deliller vardır. Bazal ganglion sisteminde bozulma, Parkinson hastalığında olduğu gibi istemsiz hareketlerle sonuçlanabilir.

Huzursuz Bacak Sendromu Birçok Hastalıkla İlişkili Olabilir

Böbrek yetmezliği, venöz yetmezlik, bazı romatizmal hastalıklar, fibromiyalji, diyabet ve periferik nöropati gibi bazı kronik hastalıklar RLS ile ilişkilidir. Bazı ilaçlar, RLS semptomlarını şiddetlendirebilir; bulantı  giderici ilaçlar, anti-psikotik ilaçlar, serotonini artıran antidepresanlar ve yatıştırıcı antihistaminik içeren bazı soğuk ve alerji ilaçları.

Gebelik RLS nin önemli bir sebebidir, son üç ayda şikayetler daha da belirginleşir, doğumdan bir ay sonra azalır.  RLS bazen çocuklarda kronik ağrı ve/veya dikkat eksikliği bozukluğu olarak yanlış tanı almaktadır. Bazen doktorlar yanlışlıkla; sinirlilik, uykusuzluk, stres, artrit, kas krampları veya yaşlanma belirtilerine bağlarlar.

RLS semptomlarını azaltmanın birkaç yolu vardır; kafein, alkol ve sigaranın  azaltılması; demir, folat ve magnezyum eksikliklerini düzeltmek için takviyeler; düzenli uyku; düzenli hafif egzersizler yapmak; sıcak bir banyo yapmak; ve bacaklara masaj yapmak.

Huzursuz Bacak Sendromu Tedavisi

Parkinson hastalığı tedavisinde de kullanılan Pexola, Parkin gibi ilaçlar, baldır kaslarına uygulanacak İMS  (kuru iğne tedavisi) uygulamaları çoğu hastada semptomların kontrol altına alınmasını sağlar. Baldır kaslarına masaj yapılması çoğu hastayı rahatlatır.

Baldır Krampları ve Kuru İğne (ims) Tedavisi

Baldır Krampları ve Kuru İğne (ims) Tedavisi

Baldır Krampları, Bacak krampları, bacaklarda özellikle baldır, ayak tabanı kasları bazen uyluk kaslarında ani şiddetli ağrılı kas kasılmalarıdır. Kas kramplarında kas sertleşmiş ve ağrılıdır, o sırada ayak parmakları ve ayak bileği kıvrılmıştır. Kramplar saniyeler ve dakikalar boyunca sürer ve kendiliğinden düzelir. Kramp geçtikten sonra da ağrı devam eder.

Genellikle gece olmakla birlikte gün içerisinde de görülebilir. Her insan zaman zaman kramp geçirebilir, ancak gece krampları sık sık ortaya çıkıyor ve gece boyunca çok sık oluyorsa hastanın yaşam kalitesini bozuyorsa ciddiye alınmalıdır. Bazıları kramplar sırasında ayaklarını gererek, bundan kurtulabilirler. Ancak yine de uykuya dalmadan önce ve uykuda ağrı ile uyanma sıksa, kramplar sorun oluşturur.

60 yaşın üzerindekilerin %50’sinden fazlasında gece kramplarının olduğu sanılmaktadır. Her iki cinste eşit sıklıkta görülür. Gece kramplarının görülme sıklığı yaş ilerledikçe artar. Gece krampları gebelikte de sık olarak görülür ve gebelik ayı ilerledikçe kramp sıklığı ve şiddeti artabilir.

Krampların süresi 1- 10 dakika arasında değişebilir.

Baldır Krampları ve Gece kramplarının sebepleri nelerdir?

Eğer gece kramplarına neden olabilecek altta yatan bir başka hastalık yoksa bu durum idiopatik gece krampları olarak adlandırılır. Çoğu zaman hiç bir sebep yoktur. Yaşın ilerlemesi en önemli sebeptir. Gece kramplarına neden olabilecek pek çok nörolojik ve dahili hastalık vardır, ancak kramp yakınması olan hastalarda bunların oranı çok düşüktür.

Bunlar, gebelik, bel fıtıkları, sinir sıkışmaları, huzursuz bacak sendromu, nöropati, distoni, parkinson hastalığı, motor nöron hastalığı, multiple skleroz, hipotiroidi, şeker hastalığı, hipokalsemi, hipertiroidi, addison hastalığı, hipoglisemi, potasyum fazlalığı, sodyum eksikliği, diyaliz, mg eksikliği, uzun süreli ishal, dolaşım bozuklukları, doğum kontrol hapları, diüretik, alkol, steroid, lityum, kolesterol ilaçları (fibratlar, statinler), kurşun zehirlenmesi, glikojen depo hastalığı, genetik geçişli kramp hastalığıdır.

Gece kramplarından yakınan hastalarda yardımcı tetkikler

Hiç bir sebebe bağlı olmayan gece kramplarını bazı hastalıklara bağlı kramplarda ayırdetmek için bazı testler yapılabilir. Tiroid fonksiyon testleri, kan şekeri, kan demiri ve ferritin seviyeleri, üre, kreatinin, kanda Na, K, Ca ve Mg seviyeleri, EMG, uyku testi gibi ek tetkiklere ihtiyaç duyulabilir.

Baldır Krampları ve Gece Kramplarının Tedavisi

Tedavide ilk basamak altta yatabilecek hastalıkları tespit ederek tedavi etmektir. Altta hatan bir sebep bulunamaz ancak kramplar hastanın hayat kalitesini olumsuz etkiliyorsa tedavi edilmelidir. Tedavide ilk basamak hastalara ayak bileği germe ve gevşeme egzersizleri vermektir. Eğer bu tür yöntemler ile sorun çözülemiyorsa o zaman ilaç tedavisine başvurulur. İlaç tedavisinde kinin, E vitamini, magnezyum, kalsiyum vb. önerilebilmektedir.

Ayrıca;

Bacağınıza masaj yapın. Etkilenen kasın ovulması rahatlamasına yardımcı olabilir. Kası yavaşça yoğurmak ve gevşetmek için bir veya iki elinizi kullanın.
Ayaklarınızı uzatın. Krampon baldırınızdaysa, bacağınızı düzeltin.

Ayağınızı, size bakacak şekilde kaldırılacak şekilde bükün ve ayak parmaklarınız size dönük bir şekilde gerin. Topuklarınızın üzerinde yürüyün. Bu, dorsofleksor kasları harekete geçirerek rahatlamasını sağlar. Sıcaklık uygulayın. Isı kasları yatıştırır. Etkilenen bölgeye sıcak havlu, sıcak su şişesi veya elektrikli sıcak yastık uygulayın. Sıcak bir banyo yapmak veya duş almak da yardımcı olabilir. Turşu suyu için. Bazı kanıtlar az miktarda turşu suyu içmenin kas kramplarını rahatlatmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.

Bacağınız ağrıyorsa, sık sık kramp sıkıntısı yaşıyorsanız basit ağrı kesici ilaçlar ve kas gevşeticiler alın. Baldır kaslarına yapılacak İMS (kuru iğne tedavisi) uygulamaları çoğu hastayı rahatlatır.

Boyun Fıtığı Tedavisi ve Belirtileri Hakkında Bilgiler

Boyun fıtığı nedir?

Boyun fıtığı; boyun omurları arasında bulunan diskin omurilik kanalına ve bu kanalda çıkan sinir köklerine taşması sonucu omuriliğe ve sinirlere baskı yapmasıdır. Boyunda 7 adet omur vardır, 1. ve 2. omur arasında disk yoktur.

Boyun fıtığı boyun omurgasındaki tüm disklerde görülmekle birlikte boyun omurgasının en hareketli olduğu C4-5, C5-6, C6-7 aralıklarında daha sık görülür. Genellikle birden fazla seviyede görülür. Ağrı genellikle tek taraflıdır, iki taraflı olabilir, bazen de taraf değiştirir.

Ağrının sebebi sinirlere basının olması, boyun bölgesindeki kas spazmı, ya da omurga aksındaki bozukluk sonucu omurlara binen yük dağılımının bozulmasıdır.

Boyun fıtığı kimlerde ve ne sıklıkta görülür?

Boyun omurgası, omurganın en erken dejenerasyona uğrayan bölgesidir. Çoğu insanda 20 li yaşlarda bile dejeneratif değişiklikler görülür. Boyun fıtığı her yaş ve cinsiyette görülen bir hastalıktır. Boyun fıtığı oldukça sık görülen bir hastalıktır, sıklığı hayat tarzımızdaki değişikliklere bağlı olarak her geçen gün artmaktadır. Gençlerde ve orta yaşlılarda fıtık, orta ve ileri yaşlarda kireçlenme daha sık görülür. Tekrarlayan fıtıklar sonucu omur aralarında bulunan diskler iyice incelerek kemikler birbirine yaklaşır. Bu olaya dejeneratif disk hastalığı denir.

Boyun fıtığının sebepleri

Boyun fıtığının başlıca sebeplerii; boyun bölgesini etkileyen travmalar (trafik kazası, kafanın çok hızlı bir şekilde ileri ya da geri hareketi, düşme vb), duruş bozuklukları, mesleki ve sportif zorlanmalar, stres vs dir.

 

Ayrıca yaşlanma, genetik yatkınlık, daha önce boyun fıtığı geçirme yada boyun fıtığından cerrahi müdahale geçirme tekrar boyun fıtığı olma riskini artırır. Ayıca omurganın diğer bölgelerinde fıtık olması da boyun fıtığına yakalanma riskini artırır.

Boyun fıtığı nasıl oluşur?

Boyun omurları arasında bulunan disklerin dış kısmı anulus fibrozis adı verilen fibrokartilaginoz oluşum tarafından kuşak gibi sarılıdır, diskin iç kısmında jelatinoz nükleus pulpozis bulunur.

 

Travmalar, duruş bozuklukları, mesleki ve sportif zorlanmalar sonucu önce anulusun iç liflerinde daha sonra dış liflerinde anular (halka şeklinde) yırtıklar oluşur.

Daha sonra bu yırtıklar birleşerek (radial yırtıklar) diski zayıflatır.

Zayıflayan kısma doğru diskin çekirdeği hareket ederek orada bir bulging (balonlaşma) oluşturur.

Daha sonra en dıştaki lifler yırtılarak diskin ortasında bulunan jelatinimsi çekirdek kısmı dışarıya taşar.

 

Boyun fıtığında şikayetler ve muayene bulguları nelerdir? Boyun fıtığı belirtileri:

Boyun fıtığı hiçbir şikâyete yol açmadan ilerleyebilir. Başlangıçta zaman zaman olan boyun tutulmaları tedaviye gerek olmadan iyileşir. Zamanla tutulmaların sıklığı v, süresi ve şiddeti artabilir. Ancak fıtık ilerledikçe hafif ağrılar başlar

bilgisayar başında çalışmak, klimalı ortamlar, kitap okumak, araç kullanmak, stres, uykusuzluk, alışveriş poşeti ya da herhangi bir ağırlık taşımak ağrıları artırır veya ortaya çıkarır. Bazen şiddetli baş ağrıları şeklinde başlayabilir. Yorgunluk, yatak ve yastıktan rahatsız olmak, boyun ve omuz kaslarında yorgunluk görülebilir.

Bu evrede tedbir alınmazsa diskteki taşma artarak sinirlere ve etrafındaki yumuşak dokulara baskıyı arttırır. Bu durumda boyun kilitlenebilir ve boynu hareket ettirmek çok ağrılı hatta imkânsız olabilir.

Boyun fıtığının yol açtığı ağrılar sadece boyunda değil, baskıya maruz kalan sinirlerin dağıldığı yollardaki omuz, kol, el, sırt, gibi bölgelerde de görülebilir. Hatta baş ağrısı, çene eklemi ağrıları görülebilir. Şiddetli kas spazmından dolayı fıtığın olmadığı aralıklarda bulunan sinirler de sıkışabilir.

Sinir üzerindeki baskı nedeniyle ellerde, kollarda güç kaybı, uyuşma, karıncalanma meydana gelebilir.

Boyun fıtığının yol açtığı ağrılar başı sağa ve sola çevirmeyi, arkaya doğru yatırmayı zorlaştırır. Bu hareketleri yaparken bıçak gibi giren ağrılar hissedebilirsiniz.

Boyun fıtığında boyun hareketleri normal, kısmen kısıtlı ya da ileri derecede kısıtlı olabilir. Boyun kasları basmakla ağrılıdır. Hafif bir masaj, sıcak uygulamalar hastayı rahatlatabilir. Sinir hasarı varsa EMG de buna ait bulgular olabilir.

Boyun fıtığı hastalarında görülen şikayetlerin tamamı boyun kireçlenmesi, boyun duruş bozuklukları, boyun kaymaları gibi boyun omurgası hastalıkları ile aynıdır. Zaten bu hastalıklar çoğu zaman aynı hastada aynı zamanda görülebilir.

 

 

Boyun fıtığı teşhisi

Düz röntgen boyundaki aks bozukluklarını, disk aralığındaki daralmayı, kanal darlıklarını, kireçlenmeye bağlı değişiklikleri göstermede oldukça başarılıdır.

MR boyundaki disk patolojilerini ve yumuşak doku değişikliklerini göstermede en kullanışlı görüntüleme yöntemidir. Ancak istisnai durumlar hariç tedaviye başlamak için MR sonuçlarını beklemek doğru değildir. Çeşitli kesitlerden elde edilen filmler boyun fıtığı olup olmadığı, fıtığın ya da fıtıkların ne aşamada bulunduğu ve seçilecek tedavi yönteminin ne olması gerektiği konusunda doktorunuza bir fikir verecektir.

Boyun MR’ı sayesinde boyun bölgesinde bulunan omurlar, omurlar arasındaki diskler, bu disklerin etkilediği sinirler ve kaslar net bir şekilde görülebilmektedir.

Boyun MR’ının çekilmesi yaklaşık 10-15 dakika sürer ve MR boyunca hareketsiz durmak, kesitlerin net bir biçimde filme yansıması açısından önemlidir.

EMG sinir hasarının derecesini belirlemede katkı sağlar.

Boyun fıtığından korunma

Boyun fıtığında iki şekilde korunmadan bahsedilebilir. Birincisi hiçbir boyun problemi olmayan hastanın boyun fıtığından ve boynun diğer hastalıklarından korunması, ikincisi de boyun fıtığı olan ve bir şekilde şikayetleri kontrol altına alınan hastanın tekrarlardan korunması.

Boyun Fıtığı Tedavisi

Boyun fıtığı tedavisinde ilk olarak başvurulan yöntem, boyun kaslarını güçlendirerek omurgaya binen yükü hafifletmeye yönelik egzersizlerdir.

Kısa süreli korselemeler kas spazmını asgariye indirerek disklere olan baskıyı azaltır.

Bu egzersizler sayesinde fıtığın ilerlemesi durdurulabilir. Fıtık nedeniyle yaşanan akut ağrılarda ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar verilebilir. Sinir kökü irritasyonu varsa kısa süreli kortikosteroidler verilebilir.

Eğer ağrılar ilaç tedavisi ile azalmıyorsa ve boyun hareketleri kısıtlanmaya devam ediyorsa fizik tedavi seçeneği yöntemleri gözönünde bulundurulur.

Paravertebral kas spazmını çözmede ve kas kısalığını gidermede seanslar halinde yapılan İMS (kuru iğne tedavisi) çok başarılıdır.

Ligament ve tendonların güçlendirilmesi için proloterapi ve PRP uygulamaları faydalıdır.

Nadir de olsa cerrahi müdahale yöntemlerine (boyun fıtığı ameliyatı)başvurmak gerekebilir.

Boyun Anatomisi

Boyun Anatomisi

Boyun Anatomisi, baş ile vücut arasındaki bağlantıyı sağlar. Boyun başı destekler ve dengeli pozisyonda tutar, başın birçok yöne rahat hareket etmesini sağlar.Boyun 7 adet boyun omurundan oluşur. Bu omurlardan en üst ikisi diğer omurlardan farklıdır. 2. omurdan itibaren boyun omurları arasında diskler bulunur.

Diskler aslında omurların birbirine sürtünmesini engelleyen ve omurganın hareketini sağlayan elastik kıvamında yastıkçıklardır. Disklerin görevi üzerine düşen yük miktarını dengeli olarak alt seviyelere iletmektir. Disklerin ortasında nucleus adı verilen jelimsi sıvı vardır.

 

Boyun omurları, diskler ve güçlü bağlar ile birbirine tutunurlar. Bu sistem kaslar ile esneklik kazanır ve kuvvetlenir. Boyun omurgası içersinden omurilik ve sinirler geçer. Omurilik 2 cm kalınlığında beyinden aldığı emirleri tüm vücuda ileten son derece önemli bir yapıdır.

Boyunda omurilikten çıkan sinirler el ve kolumuzun hareketini, hissini ve kuvvetini sağlarlar. Sağlıklı boyun dengeli boyundur. Bu dengeyi sağlamak için boyun omurgası açıklığı arkaya bakan sığ bir c şeklinde doğal bir eğriliğe sahiptir. Bu eğriliğin korunması rahat ve ağrısız boyun için çok önemlidir. Bu eğrilik bozulursa boyun omurgasında dejenerasyon ve bozulma başlar.

 

Bel Fıtığı Belirtileri ve Tedavisi

Bel Fıtığı Nedir?

 

Bel fıtığı  Günümüzde insanlar arasında en yaygın hastalıklardan biri olarak bilinen bel fıtığı ; şiddetli ağrılara sebep olan, hareket kabiliyetini kısıtlayan ve kişiyi gündelik yaşamın içine hapseden bir hastalık olarak tanımlanabilir.

Bel fıtığı hastalığında; belkemiğini oluşturan 5 omurun arasında süspansiyon görevi gören intervertebral disk adı verilen dokunun balonlaşması ya da çekirdek kısmının dışarıya taşması sonucu etrafında bulunan yumuşak dokulara ve sinirlere baskı yapmasıdır.

 

 

Bel fıtığı; Omur kemikleri arasında bulunan disk adı verilen jel kıvamındaki sıvının fıtıklaşması sonucu sinirlere yapılan baskı olarak tanımlanır.

”Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Her bel fıtığı ağrı yapmaz. Ağrı yapan her bel fıtığı da ameliyatlık değildir.”

Bel Fıtığı Neden Oluşur?

Bel fıtığı  Ağırlık kaldırma, uygunsuz hareketler, titreşime maruz kalma, kazalar, duruş bozuklukları, spor zorlanmaları, sürekli ayakta ya da oturarak çalışma bel fıtığına sebep olan en önemli faktörlerdir. Alkol kullanma ve sigara bel fıtığı riskini artırır. Çok doğum yapmış olma, bebek bakımı, zayıf karın ve bel kaslar hanımlar için önemli bel fıtığı riskleridir. Daha önce bel fıtığı geçirmiş olma, daha önce ameliyat olmuş olma yeni fıtıklaşmalara zemin hazırlar. Boyun ve sırt gibi omurganın diğer bölgelerinde fıtık varsa bel fıtığı riski de artar.

Bel Fıtığı Belirtileri Nelerdir?

Bel fıtığının en önemli belirtisi bel ve bacak ağrısıdır. Hareket kısıtlılığı, topallayarak yürüme, vücudun bir tarafa doğru eğrilmesi hastalığın belirtilerindendir. Ağrıyla birlikte bacaklarda uyuşma, karıncalanma, hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı ve incelme görülebilir. Belden başlayarak ayağa vuran ağrıların nedeni çoğu zaman bel fıtığıdır. Baskı altında kalan sinirden dolayı ağrı belden başlayıp bacağa uzanır. Bacakta kuvvet kaybı, incelme olabilir. Bazen ayak düşebilir. Bel ağrıları her zaman bel fıtığına işaret etmez.

Bel fıtığı Teşhisi Nasıl Olur?

Bel fıtığı Teşhisinde doktor hastanın şikayetlerini dinler, fiziki muayenesini yapar ve hastalığıyla ilgili gerekli tetkik ve tahlilleri (direkt grafi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme-MRI) ister. Günümüzde görüntüleme teknikleri çok ilerlediği için bel fıtığının teşhisi kolaylaşmıştır. Ancak görüntüleme de görülen her lezyon yada taşmanın mevcut ağrının sebebi olup olmadığını söylemek bazen zor olabilir. MR ında çok büyük fıtığı olup hiçbir ağrısı olmayan hastalar olabileceği gibi çok küçük değişikliklerde ciddi ağrı hisseden hastalar da olabilir.

Bel Fıtığı Tedavisi

Bel fıtığı hastalığının tedavisinde cerrahi yöntemin (ameliyat) gerekip gerekmediğine bakılır. Bel fıtığı rahatsızlığında hastaların büyük çoğunluğu cerrahi olmayan (ameliyatsız) yöntemlerle tedavi edilebilir. Bel ağrıları ve bel fıtığı için uygulanan ameliyatsız tedavi yöntemleri ; ilaç tedavisi,istirahat,fizik tedavi, diğer tamamlayıcı tıbbi yöntemler (kuru iğne tedavisi, proloterapi vb) dir.

 

Kuru iğne tedavisi ; kas spazmına bağlı ağrıları tedavi etmede etkili bir tedavi yöntemidir.

Kas spazmı bel-boyun, sırt ağrılarının en önemli nedenidir. Spazm omurlar arasında bulunan disklere baskı yaparak fıtık oluşumuna, kireçlenme ve ağrılı bir omurgaya yol açarlar.

Sinirleri ve damarları sıkıştırarak kollar ve bacaklarda soğukluk, uyuşma, üşüme, ödeme sebep olur.

Kuru iğneleme tekniği belde kas spazmı çözmede etkilidir.

Proloterapi ; hasarlı dokulara dextroz denilen şekerli suyun verilmesiyle, doku yenilenmesini sağlamaya çalışan bir yöntemdir.

Fıtığa ya da sinir köküne yönelik direkt bir etkisi olmayıp bel çevresindeki dokuların yeniden kuvvetlenmesine yardımcı olur.

Bel problemlerinin tedavisinde; hastanın durumuna göre gerekli gördüğümüz hallerde kuru iğne ve proloterapi yöntemlerini kombine ederek uyguluyoruz.

Bütün hastalara bel koruma prensipleri ve hastalığın aşamasına göre egzersizler gösterilmelidir. Hastaların büyük çoğunluğunda 4-6 hafta içinde iyileşme sağlanır. Yapılan bütün tedavilere rağmen kronik ağrılı hasta oranı oldukça yüksektir.

Bel Fıtığı Ameliyatı Gereken Durumlar

Bel fıtığı Hastanın bacaklarında güç kaybı, hissizlik, idrar ve büyük abdestini tutamama gibi şikâyetlerin varlığı acil bir cerrahi müdahale ihtiyacını gösterir. Birkaç kür yapılan tıbbi ve fizik tedaviye rağmen geçmeyen ağrılar, kuvvet kaybı ilerleyici olanlar, görüntüleme yöntemleri ile çok büyük fıtığı olanlar cerrahi olarak tedavi edilmelidir.

Bel Ağrısı Belirtileri ve Tedavisi Hakkında Herşey

Bel Ağrısı Neden Olur?

Bel ağrısı bir çok sebebe bağlı olabilir. Bu sebeplerin arasında bel fıtığı, kanal darlığı, piriformis sendromu, bel kayması gibi omurga ile ilgili sorunların yanı sıra, duruş bozukluğu, aşırı kilo, kas ve bağlardan kaynaklanan problemler ile romatizmal hastalıkları sayılabilir.

Bazen iç organlardan yansıyan bir ağrı belde hissedilebilir. Bazen muayene ve tetkiklerde hiçbir şey bulunamayabilir.

Duruş Bozuklukları Bel Ağrısına Nasıl Yol Açar?

Bel Ağrısı Kötü duruş beli zorlamakta ve zedelenmeye yatkın hale getirmektedir. Bunun en önemli sebeplerinden biri belin normal kavisinin artması veya azalması ve bazı kasların sürekli gergin kalmasıdır. Bilgisayar karşısında devamlı aynı pozisyonda oturma, benzer şekilde ara vermeden uzun yol araba sürücülüğü gibi nedenler de bel ağrısını tetikler. Duruş bozuklukları bel kaslarında ve belde bulunan bağlarda bir takım olumsuz değişikliklere yol açar.

Kilonun Bel Ağrısındaki Etkisi Nedir?

Bel Ağrısı Aşırı kilolar, omurgaya binen yükü artırır. Diğer bir deyişle daha az kiloyu taşımaya göre dizayn edilmiş bel, daha fazla yüklenme karşısında zorlanır. Bu tip zorlamalar disk yastıkçığının erken yaşta dejenere olmasını ve ileride fıtık benzeri durumların ortaya çıkmasına yol açar. Aşırı kilo tedaviyi de zorlaştırır.

Vücut ağırlığının omurgaya, kas ve eklemlere direk etkisi vardır. Bunu elimizde bir şey olmadan taşıdığımız yük olarak düşünmeli vücut kitle endeksimizi normal sınırlarda tutmak için sağlıklı ve yeterli beslenmeliyiz. Keza bu amaç için spor da yararlı bir yöntemdir. Günümüzde açlıktan zarar gören hasta sayısından çok daha fazla hasta tokluktan zarar görür.

 

Bel Ağrılı Hasta Ne Zaman Doktora Başvurmalıdır?

Bel Ağrılarınızın Sebebi veya Sebepleri Nasıl Teşhis Edilir?

Bel ağrınızın sebebini belirlemek için doktorunuz sizi ayrıntılı olarak muayene ettikten sonra gerekli radyolojik ve elektrofizyolojik incelemeleri yapacaktır. Muayenede özellikle ağrınızın şiddeti, süresi, hangi bölgede olduğu, gün içindeki değişimleri ve eşlik eden diğer bulgular irdelenecektir.

Bel Ağrısı Tedavisinde Yatak İstirahatının Yeri Nedir?

Bel ağrılarının önemli bir bölümünde 3-5 günü geçmeyen kısa süreli yatak istirahatı önerilmektedir. Özellikle bel fıtığı ve mekanik bel ağrılarında, ortopedik bir yatakta dizler hafif karna doğru çekilerek istirahat tavsiye edilir. Uzun süre yatak istirahatinin kas gücü ve kemik yoğunluğunu azaltabildiği unutulmamalı, dolayısı ile uzun süreli istirahattan kaçınılarak, akut ağrı geçince egzersizlere başlanmalıdır.

Muayenede bel hareketlerinizin durumu, harekete ağrının eşlik edip etmemesi, bacaktaki germe testleri ile ağrının ortaya çıkıp çıkmaması, bacak ve ayakta kuvvet ve duyu durumunuz ile bacaktaki reflekslerinize bakılacaktır. Muayenenin ardından radyolojik (MR, fonksiyonel grafiler) ve elektrofizyolojik incelemelere gerek duyulabilir.

Bel Ağrısı Tedavisi Yöntemleri Nelerdir?

Öncelikle ağrının azaltılıp hastanın sakinleştirilmesi gereklidir. Bu amaçla da ağrı kesici, ödem giderici ilaçlar, kas gevşeticiler kullanılır. İstirahat uzun süreli olmama kaydıyla gerekebilir. Korseleme başlangıç devrelerinde hastayı rahatlatır ancak uzun süreli kullanımlarda bel kaslarının zayıflamasına neden olabilir. Korse çıkarma programını hasta doktoruyla mutlaka konuşmaktır. Bunun dışında ehil ellerde yapılan manipülasyon, fizik tedavi yöntemleri,tıbbi tamamlayıcı yöntemler (Kuru iğne tedavisi , proloterapi) lokal enjeksiyonlar diğer tedavi yöntemleridir.

Egzersiz tedavinin temellerinden biri, hatta en önemlisidir. Bel ağrısı çeken hastalarda karın, sırt ve bacak kasları zamanla güçlerini yitirir. Egzersizler bedeni ve ruhi gevşemeyi sağlar, ağrıyı azaltır, kasları güçlendirir, duruşu düzeltir. Hastanın günlük yaşama dönme sürecini kısaltır. Egzersiz türlerini esneklik, bel ve karın kaslarını güçlendirme ve germe olarak sınıflandırabiliriz.

Boyun Ağrısı Sebepleri

Boyun ve Kol Ağrısı Neden Olur?

Boyun Ağrısı Sebepleri Boyun ve kol ağrısının birçok sebebi vardır. Çoğu zaman birden fazla sebep olabilir. Ağrının esas sebebini bulmak önemlidir, ancak tedaviye başlamak için ağrının gerçek sebebini bulmak şart değildir. Boyun omurlarındaki osteofitler (kireçlenme), kaymalar, disk hernileri, boyun kaslarında spazm, bazı anatomik anormallikler kola giden sinirlere ve omuriliğe baskı yaparak boyun, kol ve başta ağrı oluşturabilir. Omurilik basısı daha nadir ancak çok daha ciddi bir durumdur. Omuriliğin kendinden kaynaklanan bazı hastalıklar nadir de olsa boyun ve kol ağrılarına yol açabilir (MS, sirengomyeli, miyelit). Ankilozan spondilit ve RA gibi romatizmal hastalıklar da boyun ağrısı ve tutukluğuna sebep olabilir.

Kötü duruş ve boyunu kötü kullanma

Günlük hayatta boyun sağlığına uygun olmayan her yanlış hareket ve duruş; omur, disk, eklem ve bağ dokusunda yıpranmaya ve yozlaşmaya sebep olur. Özellikle masa başında oturanlarda, sınavlara hazırlanan öğrencilerde, klavyeli cihaz kullananlarda, fazla miktarda el işi yapanlarda bu duruma sık rastlanır. Boyundaki doğal lozdozun (boyun çukurluğu) kaybolması boyunu kötü kullanmanın en önemli bulgusudur. Bu durum röntgende boyun aksında düzleşme olarak görülür. Bu durum boyun fıtığı ve boyun kireçlenmesi (osteoartrit) ne zemin hazırlar.

Boyun incinmesi

Boyunun anatomik yapısının imkân verdiği normal hareketinden daha fazla bir zorlanma sonucunda; disk, kemik, bağlar ve eklemlerde incinmeler olabilir. Genelde araç içi trafik kazası sonrası boyundaki aşırı hareket ve zorlamadan dolayı giderek artan boyun ve kol ağrısı görülebilir. Buna Whiplash incinmesi denir. Bu durum boyunun öne ve arkaya aşırı hareketi sonucu oluşur.

Boyun Tutulması, Kas spazmı

Genellikle boyunu destekleyen kasların aşırı gerilmesi ile oluşur. Ağır bir şey kaldırmak, aşırı spor, iş aktivitesi, yanlış masa başı çalışması kas spazmına sebep olabilir. Ayrıca yanlış pozisyonda uyuma, yüksek yastık ve kötü seyahat şartları da boyun tutulması yapabilmektedir. Çoğu zaman basit ve kolay tedaviler ile spazm ve tutulma çözülmektedir. “Miyofasiyal ağrı, Fibromiyalji , Fibrosit ve Miyozit” diye de adlandırılan uzun süreli kas ağrısında, kas içerisinde ağrıyı tetikleyen noktalar ve elle de hissedilebilen sertlikler mevcuttur.

Tortikollis ve doğumsal nedenler

Boyunda uzun süreli kalıcı eğriliğe tortikollis denilir. Doğum esnasında sternokleidomastoid kasının zedelenmesine bağlıdır. Klippel-Feil, Turner Sendromu, disk agenezisi gibi doğuştan gelen problemler ciddi boyun ağrılarına sebep olabilir.

Boyun Fıtığı

Her iki boyun omuru arasında esnek bir yastık görevi yapan kıkırdak disk dokusunun omurilik ve kola giden sinirlere doğru taşması ''boyun fıtığı'' olarak tanımlanır. Basının büyüklüğü ve yerine göre boyun ve kol ağrısı, omuz ağrısı, baş ağrısı, kürek kemikleri arasına yayılan ağrı, kol kaslarında kuvvet kaybı, ellerde his kusuru, uyuşma ve beceriksizlik görülebilir. Nadiren omuriliğe doğru baskı olur ise yürüme zorluğu, bacaklarda kuvvetsizlik ve idrar şikayetleri de görülebilmektedir. Fizik tedaviye oldukça iyi cevap verir. Konservatif tedaviye rağmen şikayetler geçmiyor, ciddi omurilik ve sinir baskısı var ise, cerrahi tedavi (ameliyat) önerilir.

 

Diskte dejenerasyon, yozlaşma, kireçlenme

Yaşın ilerlemesi, omurganın kötü kullanılması sonucu kemik yapıda, bağlarda ve disklerde yıpranma başlar. Jel kıvamındaki disk çekirdeği sertleşir ve incelir, diskin dış liflerinde yıpranmalar oluşur diskin şok emme özelliği ve esnekliği kaybolur. Kemik köşelerinde osteofit adı verilen çıkıntılar oluşur. Oluşan yeni kemikçikler, sertleşmiş ve esnekliğini kaybetmiş bağlar ve daralmış disk mesafeleri sinirlere baskı yaparak boyun, kol ve genel vücut ağrısına sebep olabilmektedir. Omurilik basısı yaparak el ve ayaklarda uyuşma, kuvvetsizlik oluşabilmektedir. Ayrıca tanın ruhsal yapısı da etkilenir. Fizik tedavi ve egzersizlere iyi cevap verir. Tedavinin belli periyotlarla tekrarlanması gerekebilir. Nadiren cerrahi gerekir.

Gerilim, stres, sigara, kötü hayat koşulları

Boyun ağrısını artıran ve kronikleştiren en önemli sebeplerdir. Ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlar boyun ağrısını artırır. Boyunda sürekli gerginlik ve ağrılı noktalar tespit edilebilir. Gülmek, düzenli çalışmak, egzersizler, masaj, sosyal uğraşılar ve hayata bağlılık boyun ağrısına karşı önemli korunma yollarıdır.

Omurilik Kanalında Daralma (Servikal Dar Kanal, omurga stenozu, Servikal Spondilitik Myelopati)

Boyun Ağrısı Sebepleri Özellikle ileri yaşlarda ellerde uyuşma, kuvvetsizlik ve beceriksizlik, yürümede zorluk ve el-ayaklarda his kusuru görülebilmektedir. Omuriliğin ve/veya sinirlerinin geçtiği kanalların daralması ve omurilik beslenmesinin bozulması ile seyreder. Hastalığın erken dönemde tespit edilmesi ve erken tedavi gereklidir. Erken dönemde yapılan cerrahi girişim omurilikte oluşabilecek kalıcı hasarları önlemektedir.

Romatizmal Hastalıklar

Vücudun bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine savaş açması sonucu oluşur. Omurgadaki normal kemik ve kıkırdak dokuları hasara uğrar. Romatoid artrit, ankilozan spondilit gibi hastalıklar boyun hareketlerinde kalıcı kısıtlılık yapabilir. Sabahları görülen en az bir saat süren eklem tutukluğu ve her yöne hareket kısıtlılığı romatizmal hastalıklardaki boyun tutulumunun tipik özellikleridir .

Osteoporoz (kemik erimesi)

Osteoporoz, en sık rastlana metabolik kemik hastalığıdır. Kemiklerde yumuşamaya ve incelmeye yol açarak kolay kırılmaya ve dolayısıyla ağrıya sebebiyet verir. En önemli sebebi kalıtımdır. Beslenmede kalsiyum ve D vitamini eksikliği, hareketsiz yaşantı, erken menopoz, aşırı alkol ve kafein tüketimi, kortikosteroidler ve bazı ilaçlar osteoporoz riskini arttırır.

Omurga kırıkları, omur kayması

Omurlar normalde oldukça sağlamdır. Bazen kaza ve başka sebeplerden zarar görüp çatlayabilir, bütünüyle kırılabilir.

Travma şiddetiyle boyun omurları kayarak omuriliğe zarar verebilir. Ciddi omurilik ve sinir kesileri görülebilir. Kaza sonrası boyunun mutlak boyunluk ile tespit edilmesi hayat kurtarıcıdır.

Kol ve el sinirlerinin tuzaklanması (sıkışması)

Boyunda omurilikten çıkan sinirler ele doğru giderken yol üzerinde bağ dokusu tarafından tuzaklanır. Buradaki sıkışma sonucu el ve kollarda kuvvetsizlik, uyuşma ve ağrı oluşur. Özellikle elin ilk 3 parmağında geceleri görülen uyuşma el bilek kanalı sendromu (karpal tünel sendromu) için tipiktir. Bu tip ağrı ve uyuşma olan hastalarda mutlak EMG testi ile ayrıcı tanıya gidilmelidir. Konservatif tedavi ile sonuç alınamayan hastalarda cerrahi olarak basının kaldırılması gereklidir. Unlar sinir, radial sinir kol ve elde çeşitli bölgelerde sıkışabilir. Bazen kola giden sinir ve damarlar hepsi birden boyundaki normal yada anormal anatomik oluşumlar tarafından sıkıştırılabilir (torasik çıkış sendromu).

 

Spor Yaralanmaları Kuru İğne Tedavisi

Spor Yaralanmaları Kuru İğne Tedavisi

Kuru İğne Tedavisi (İMS) spor yaralanması tedavi ve rehabilitasyonunda tek başına ya da uygulama alanımızdaki diğer tedavi yöntemleriyle (proloterapi ,PRP tedavisi vb)kombine edilerek başarı ile kullanılmaktadır.

 

 

PRP tedavisi menisküs yırtığı için uygulanmaktadır.

Kuru İğne Başka Nerelerde Kullanılır?

Kuru İğne Nerelerde Uygulanır ?

Kuru İğne Nerelerde Uygulanır ? İMS nin ağrılı sendromların dışında da birçok kullanım alanı vardır. İMS çilt kırışıklıkları ve ciltte oluşmuş mikro çukurlukların tedavisinde kullanılabilir. Hemiplejik hastaların omuz ve kalça sendromlarının tedavisinde rehabilitasyona olumlu katkısı olur. Nöropatilerin tedavisinde kısmen etkilidir. Eklem kontraktürlerinin tedavisinde, eklem hareket açıklığının artmasına yardımcı olur.

Kuru İğne Tedavisi (İMS) Hangi Hastalıkların Tedavisinde Uygulanmaktadır ?

Kuru İğne Tedavisi Kaç Seans Uygulanmaktadır  ?

İMS yani kuru iğne tedavisinde seanslar hastalığa ve hastanın gidip gelme imkânına göre belirlenir. Haftada 1 veya 2 seans uygulamak en uygun olanıdır. Daha önce geçirilmiş bir cerrahi müdahale varsa yada ağrı çok kronikse seans araları daha sık ve seans sayısı fazla tutulmalıdır. İyileşmenin hızı hastalığın kronikliğine, yaygınlığına, ağrının şiddetine, daha önce operasyon geçirip geçirmemesine, nöropati olup olmamasına göre değişir. Seans sayısı 6-10 arasında değişmelidir. Bazen bu süre 15 seansa kadar çıkabilir. Hastalığın geçici alevlenmelerinde tek seanslık bir tekrar yeterli olabilir.

Kuru İğne Acıtır mı  ? İMS Ağrılı Bir Yöntem midir ?

İMS tedavisinde kullanılan iğneler normal enjeksiyonda kullanılan mandrenli iğneler gibi değildir;

Son derece incedir. Deriyi geçerken acıyı en aza indirmek için bir kılavuz kullanılarak iğnenin hızlı batması sağlanabilir. Ayak tabanı, el gibi küçük kasların bulunduğu bölgelerde ağrı mümkündür, ancak diğer kaslara yapılan stimülasyonlar genellikle iyi tolere edilir. Eğer kaslar normalse genellikle ağrı duyulmaz.

Kas süpersensitif, aşırı kısalmışsa yani ciddi olarak problemli ise bir miktar ağrı duyulabilir. İğne ilk batırıldığında spazmlı kas tarafında sıkıca kavranır ve bu esnada özel bir ağrı duyulur. Kas kendini bırakınca ciddi bir rahatlama olur. Bazı hastalar ilk birkaç seansta uzun süren ağrılardan bahsederler, seans süresi arttıkça bu ağrılar kaybolur.

Sırt Ağrıları

Sırt Ağrıları

Sırt Ağrıları Bel ve boyun bölgesine göre daha az hareketli ve kaburgalarla desteklendiği için sırt ağrıları bel ve boyun ağrılarına göre daha az görülür. Duruş bozuklukları, bilgisayar kullanma, stres, oturarak çalışma, iri göğüsler, uygun olmayan sutyenler vs.. sırt ağrılarının en sık rastlanan sebepleridir. Bel ve boyun kadar olmamakla birlikte çok sayıda hasta sırt ağrılarından dolayı sıkıntı çekmektedirler.

Sırt bölgesinin kendisinden kaynaklanan ağrıları olabildiği gibi boyun ve bel gibi omurganın diğer kısımlarından ve iç organlardan kaynaklanan ağrılar sırtta hissedilebilir. Mide- barsak, pankreas, böbrek, kalp gibi iç organ hastalıkları sırta vurabilir.

 

Torasik disk herniasyonu (sırt fıtığı),

Omurga fıtıklarının %2-3’ünü oluşturur. Daha çok sırt omurlarının alt kısmında görülür. Göğüse, karına veya bacaklara vurabilir. Tanıda iyi bir muayene ve o bölgenin görüntülenmesi önemlidir. Tedavide analjezikler (ağrı kesiciler) ve fizik tedavi uygulamaları faydalıdır. İlerlemiş vakalarda ameliyat gerekebilir.

Omurga çökme kırıkları,

Ani ve şiddetli sırt ağrısı yapabilir. Hafif ağrılı veya ağrısız da olabilir. Sırt bölgesi tümörleri veya başka bölgeden yayılan tümörler, osteoporoz (kemik erimesi) ve kemik tüberkülozu en sık rastlanan çökme kırıkları nedenlerindendir.

Torasik spondiloz (kireçlenme);

Özellikle duruş bozuklukları, tekrarlayan travmalar, mesleki zorlanmalar, geçirilmiş kazalar sırt bölgesinde spondiloza zemin hazırlar. Genetik faktörlerin rolü de olabilir.

Sırtta ağrı ve tutukluluk yapar. Zamanla sırtta kamburluk gelişebilir. Uzun süre ayakta durmak, uzun süre oturmak ve yük taşımakla ağrılar artar. Tedavide ağrı kesiciler ve fizik tedavi uygulamaları genellikle yeterlidir.

Torasik spinal kanal stenozu(sırt bölgesi omurlarında kanal darlığı);

Sıklıkla bacaklarda uyuşma ve karıncalanma ve yürüme güçlüğü görülür.

Sırt ağrısı belirgindir. İleri darlıklarda cerrahi tedavi gerekebilir.

Enfeksiyonlar;

Sırt Ağrıları En sık olarak tüberküloz ve bruselloz görülür, ayrıca kan yolu ile diğer mikroorganizmaların da sırt omurlarına yayılımı olabilir. Hafif ateş, gece terlemeleri, gece uykudan uyandıran ağrılar vardır.

Tümörler;

Ağrı en sık görülen belirtidir. Karakteristik olarak en çok istirahat sırasındadır ve egzersizle ağrının şiddeti azalır. Ağrı genellikle bıçak saplanır gibidir ve öksürmekle, aksırmakla, ağır kaldırmakla şiddetlenir. Çoğunlukla hastayı uykudan uyandırır.

Postural deformiteler (omurlardaki şekil bozuklukları);

Kifoz (kamburluk), skolyoz (omurganın yana eğriliği) sıklıkla sırt ağrısı nedenlerindendir.

Tedavinin iki amacı vardır. Eğriliğin düzeltilmesi ve ilerlemenin durdurulması. Skolyoz tedavisinde; egzersiz, özel korseler, fizyoterapi yöntemleri uygulanır. Ağır vakalarda cerrahi kaçınılmazdır.

Ankilozan spondilit ve diğer seronegatif artritler;

Sırt omurlarını tutarak ve göğüs kafesinin hareketlerini kısıtlayarak sırt ağrısına sebep olan romatizmal bir hastalıktır. Omurganın diğer bölgelerini de tutar. Ağrı ve hareket kısıtlılığı ön plantadır. Ağrı istirahatle artar hareketle azalır.

Osteoporoz (kemik erimesi);

Akut (ani başlangıçlı) veya kronik (zaman içinde gelişen) sırt ağrısı yapabilir.

Akut ağrı omurlardaki çökme kırıklarına bağlıdır. Kronik ağrı ise omurga kaslarındaki dengenin bozulması ile ilgilidir. Kırık olmadıkça kemiklerde genellikle hassasiyet yoktur.

Miyofasyal Ağrı Sendromu (kas romatizması);

Kaslarda görülen ağrı, hassasiyet ve tutuklukla karakterize bir hastalıktır. Fibromiyalji sendromu ile çoğunlukla karıştırılır. Fibromiyalji sendromunda ağrı daha yaygındır, miyofasial ağrı sendromu ise daha az kas grubunu ilgilendirir. Fibromiyalji de ağrı tutukluk ve hassasiyet vücudun her tarafında yaygındır, miyofasial ağrıda ise bir veya birkaç bölgededir. Miyofasial ağrıda yorgunluk ve uykusuzluk yoktur ya da daha hafiftir. Fibromiyalji sendromu daha çok sistemik miyofasyal ağrı sendromu bölgeseldir.

Miyofasial ağrı sendromunun en önemli sebepleri travmalar, duruş bozuklukları, tekrarlayan hareketler, stres, aşırı kullanım, doğumsal bozukluklardır.

Yansıyan ağrılar:

En sık sebepler;

Sırt ağrılarının tedavisinde neler yapılır?

Paravertebral spazmı çözmek için İMS (kuru iğne tedavisi), ligament ve tendon hasarı varsa proloterapi, kas zayıflığı varsa kasları güçlendirmek için egzersiz programları, çökme kırıkları ve ciddi omurga deformiteleri varsa korseleme, özel omurga destek aparatları yararlı olabilir.

 

 

Ameliyat Sonrası Devam Eden Boyun Ağrıları

Ameliyat sonrası Boyun ağrısı

Ameliyat Sonrası Devam Eden Boyun Ağrıları

Birçok insan bel ve boyun bölgesine yönelik cerrahi müdahaleler sonucu oldukça tatminkâr sonuçlar alırken, büyük bir hasta kitlesinde bu tip cerrahi müdahaleler sonucu ağrıları devam eder; hatta bir grup hasta daha ciddi sağlık problemleri ile karşılaşır.

Bu problemlerin birçok sebebi olabilir;

Başarısız ya da sonuçsuz boyun cerrahisi hastalarını tedavi ve rehabilitasyonunda neler yapılmalıdır?

En iyi sonuç bu hastaların bir rehabilitasyon hastası olarak kabül edildiği ekip çalışması ile tedavi edilen hastalarda elde edilir.

Bazen yeni bir cerrahi müdahale gerekebilir.

Olabildiğince ve mecbur kalınmadıkça tekrarlayan cerrahi müdahalelerden kaçınılmalıdır.

Tedavi edici soğuk ve sıcak uygulamalar, düzenli ve uzun soluklu egzersiz programları, termal kürler, iş ve işyeri ile ilgili ergonomik düzenlemeler, iyi yatak ve yastık kullanılması önerilir.

Paravertebral kas spazmını ve kas kısalığını gidermek için tetik nokta injeksiyonları ve Kuru İğne Tedavisi (ims) birçok hastada oldukça olumlu sonuçlar verir. Ligament hasarının olduğu düşünülüyorsa proloterapi uygulabilir.

Ayrıca; kaybolmuş boyun lordozunu restore etmeye yönelik uygulamalar gerekebilir.

Yağ Yastığı Sendromu (YYS)

Yağ Yastığı Sendromu (YYS)

Yağ yastığı sendromu (Hoffa's sendromu)

Aynı zamanda “Hoffa’s sendromu” olarak bilinir ve oldukça sık görülür. Ağrının çıkış noktası patelllar tendonun sağında ve solunda yer alan içyan veya dışyan yağ yastığından kaynaklanır. Direkt travma veya çok daha sık olarak mikrotravma ve sinovitis, yağ yastığının genişlemesine bunun neticesinde de patellofemoral eklem arasında sıkışmasına sebep olur. Burada bulunan yağ dokusunun ağrıya oldukça hassas olduğu gösterilmiştir. Bu durum göz ardı edilerek yapılan ön diz ağrıları tedavileri başarısızlıkla sonuçlanır. Herhangi bir enflamatuar (yangısal) olay yağ yastığında sinoviyal hipertrofiye yol açar. Bu durumlar travma, enfeksiyon, RA ve kıkırdak dejenerasyonu sonucu oluşan enflamasyon olarak sayılabilir. Kronik patellofemoral sendrom mikroartiküler kıkırdak parçalanması, bu da dolaylı olarak yağ yastığı sendromuna sebep olur.

Tanı

Anamnez ve hikaye kondromalazi patellaya benzer. Dikkatli bir inspeksiyonda patellanın bir tarafındaki çökmeye karşı, diğer tarafta bulging (balonlaşma) görülür. Bu durum kolaylıkla efüzyon (sıvı) olarak değerlendirilebilir. Ancak aynı zamanda efüzyon ile birlikte de olabilir. Hoffa testi tanı koydurucudur. Diz fleksiyonda iken başparmakla yağ yastıklarına basınç uygulanır bu esnada diz ekstansiyona getirilir. Bu manevrada yağ yastığı patellafemoral eklem içerisine itilmiş olur ki bu da ağrıya sebep olur. Normal kişilerde bu test esnasında ağrı oluşmaz. Direkt radyografiden bir sonuç alınamayacağı, MRG’de ise infrapatellar yağ yastığının üst köşesinde ödem ve genişleme görülebilir.

Tedavi

Akut olgularda oral antienflamatuar kullanımı yağ yastığındaki sinoviti azaltır. Patellofemoral yüklenmeyi egzersiz, breys ve istirahatle azaltmak suretiyle efüzyon ve sinovitin gerilemesi sağlanır. Yağ yastığına yapılan kortikosteroid enjeksiyonun, yağ yastığını erittiği gösterilmiştir. Bu tedavi yöntemi daha çok akut YYS da geçerlidir. Çünkü kronik vakalarda kapsül kalınlaşmıştır ve yağ yastığı fibrotiktir (sertleşmiştir). Bu nedenle daha çok artroskopik debritmanla düzeltilebilir. Rehabilitasyonda patella ile ilişkili kasların güçlendirilmesi ve germe egzersizleri faydalıdır.

Osgood - Schlatter Sendromu (OSS) Osgood

Osgood - Schlatter Sendromu (OSS) Osgood

Osgood-schlatter sendromuOsgood-Schlatter Sendromu (OSS), Sinding-Larsen-Johanssen sendromuna (SLJ) klinik olarak benzer. Yine aktif koşma ve sıçrama aktiviteleri yapan erkeklerde daha sık görülür. Farklı olarak genellikle OSS’li çocuk SLJ’ye göre biraz daha büyüktür.

Yaralanma bölgesi tibial tüberkülün apofizi olup patellar tendonun tekrarlayıcı traksiyonu sonucu gelişir. SLJ’de olduğu gibi hasarın tendonun mikro yırtığı, apofizin stres fraktürü ya da her ikisinin birlikteliği şeklinde olup olmadığı ayırt edilemez. Enflamasyon sadece olası bir bursit ya da şişlik sonrası akut tekrarlamalarla meydana gelir. OSS için tipik olan kemik şişliği, tibianın anterioru ile tibial tüberkül apofizinin genişlemesinden kaynaklanmaktadır.

Tanı
Semptomlar tibial tüberkül civarında lokalizedir. Bunun dışında hastalık bir kaç ay sürerse tibial çıkıntıda hassasiyet ve genişleme görülür. Aynen SLJ’de olduğu gibi hamstring ve kuadriseps kasları gergin ve sıklıkla zayıftır. Radyografi zorunlu olmamakla birlikte tibial tüberkül apofizinin genişlemesini ve fragmantasyon varlığını gösterebilir. Ayrıca manyetik rezonans görüntülemede (MRG) kalsifikasyonlar, tendonda ve peritendinöz bölgede ödem varlığı gözlenebilir.

Tedavi
Genellikle tedavi yaklaşımı SLJ’dekine benzer. İstirahat ağrısız dönem için gereklidir. Kudriseps güçlendirme ve hamstringlere germe egzersizleri uygulanmalıdır. Dize korse veya alçı uygulaması özellikle çok aktif çocuklar için gerekebilir. Patellar tendon bantlama tensil güçleri (gerilme güçleri) doğru yöne yönlendirerek rahatlama sağlar. Ancak kesin bir tedavi sağlamaz. Yakınmaları geçmeyen hastalarda cerrahi eksizyon uygulanır. Son yıllarda yapılan bir çalışmada artroskopik olarak debritman yapılmasının da olumlu sonuçları olduğu bildirilmiştir.

LATERAL RETİNAKULUM AĞRISI (LRA)

Lateral RetinakulumKronik lateral retinaküler gerginlik dejenerasyona ve ağrıya neden olur. Bir çalışmada %10 oranında ön diz ağrısına neden olduğu bildirilmiştir. Bu dejenerasyonun sebebi bilinmemektedir.

Tanısı
Hastaların hemen hemen hepsinde patella lateralizasyonu ve gergin retinakula vardır. Genellikle lateral patellar tilt ve palpasyon lateral kapsülde ağrıya yol açmaktadır. Birlikte görüldüğü patella patolojileri fatellofemoral ağrı sendromu, yağ yastığı sendromu, plika sendromu ve patellar subluksasyonudur

Tedavisi
Tedavide öncelikle patellanın medializasyonu (kuadriseps güçlendirme ve bantlama) sağlanmalıdır. Patellayı medial yönde bantlama hem tanı hem de kısa süreli aktiviteler için kullanılabilir. Birlikte görülen ön diz ağrısı sebepleri tanınmalı ve tedavisi yapılmalıdır. Tedaviye cevap vermeyen olgularda retinaküler gevşetme operasyonu yapılabilir. Lateral gevşetme ameliyatlarından sonra kuadriseps atrofisi gelişeceğinden fizik tedavi programları uygulamaları yapılmalıdır. Yürüyüş ve atletik aktiviteler için rehabilitasyon fazı boyunca patellayı medialize eden patella destekli dizlikler giydirilmelidir.

SİNOVİAL PLİKA SENDROMU

Sinovial Plika SendromuMekanik irritasyondan (uyarlma) kaynaklanan bir sinovit olduğu varsayılmaktadır. Sinovyal plika, normal kişilerin %60-80’inde gözlenir. Plika aslında birçok dizde bulunabilen sinoviyal bir doku artığıdır. Ağrılı hale gelme sebebi bilinmemektedir. Ancak travma sonrası veya tekrarlayıcı sürtünmeden dolayı kalınlaşarak oluştuğu bilinmektedir. Bu olgularda plika palpasyonla hassastır.

Tanı
Anamnez ve hikayesi patellofemoral ağrı sendromu ve yağ yastığı sendromuna çok benzer ve bu 3 patoloji birlikte de görülebilir. Plika, patellanın iç ve medial menisküs arasında kalınlaşmış bir bant şeklinde ele gelebilir. Normal bir plika elle muayenede hassas değildir. Medial femoral kondilin (dizin iç tarafı) nonartiküler kısmını kapsayan sinovya kolaylıkla palpe edilebilir ve plikadan çok daha hassastır. Laterale kaymış bir patella ve gergin retinal retinakulum genellikle bulunur. MRG’de düşük sinyalde eklem sıvısı çevresinde kalınlaşmış plika yapısı gözlenir.

Tedavisi
Erken olgularda patellayı medialize etme çabaları (bantlama, breys, hamstring germe, kuadriseps güçlendirme) plikanın sürtünmesini azaltacak ve iyileşmeye fırsat verecektir. Ağızdan alınacak antienflamatuar ilaçlar yardımcı olabilir. Plika içerisine kortizon enjeksiyonu yardımcı olabilir ancak plika fibrotik hale geldikten sonra artroskopik olarak pilikanın kesilmesi gereklidir. Patellanın lateralize olmasıyla plika hipertrofisi meydana gelmişse lateral retinaküler gevşetme gerekir. Eğer birlikte yağ yastığı sendromu var ise yağ yastığı debrite (çıkarılmalıdır) edilmelidir.

POSTERİOR TİBİAL TENDON DİSFONKSİYONU

Sağlıklı erişkinlerde sonradan ortaya çıkan pes planus (düz tabanlık) deformitesi sebeplerinin en sık görülen sebebidir.

Tibialis posterior tendonu; ayak medial arkının birincil stabilizatörüdür. Kasılması ile ayakta plantar fleksiyon ve inversiyon olur, ayak arkı yükselir ve böylece midtarsal eklemler kilitlenir, arka ayak ve orta ayak rijit bir hal alır. Böylece gastroknemius kası yürüyüş esnasında daha etkili çalışır. Posterior tibial tendonunun çalışmaması durumunda ayağın diğer ligamentleri ve eklem kapsülü de giderek zayıflar ve pes planus (düz tabanlık) gelişir. Gastroknemius kası etkin olarak çalışamaz, dolayısıyla yürüyüş ve denge ciddi anlamda bozulur.

Posterior tibial tendonun disfonksiyonuna tekrarlayıcı mikrotravmalarla tendonun dejenere olarak fibrozise gitmesinin sebep olduğu düşünülmektedir. En sık olarak orta yaşlı kadınlar etkilenirler ve sıklığı yaşla birlikte artar. Pes planus (düz tabanlık), hipertansiyon, diyabet, tendon etrafına steroid enjeksiyonu ve spondilartropati varlığı da posterior tibial tendon disfonksiyonu gelişimi için risk faktörleridir.

Posterior Tibial Tendon Disfonksiyonu

Posterior Tibial Tendon Disfonksiyonu

Posterior tibial tendon disfonksiyonu, 4 evrede incelenir;

Evre 1; inflamasyon mevcut, tendon sağlam. Bu evrede hastaların ayaklarının medialinde travma öyküsü olmaksızın müphem bir ağrı ve tendon üzerinde şişlik vardır. Hastalar etkilenen tarafta parmak ucuna zorlukla yükselirler, bazen de bu hareketi tekrarladıktan sonra güçsüzlük oluşur.

Evre 2; fonksiyon kaybına bağlı daha fazla yakınma, pes planus oluşması veya olan şekil bozukluğunda artış vardır, deformite pasif olarak düzeltilebilir. Hastalarda bu evrede instabilite hissi vardır, yürüme mesafesi azalır, düz olmayan yüzeylerde yürüyememe başlar. Ayağa arkadan bakıldığında tek taraflı kazanılmış pes planusa (düz tabanlığa) ait asimetri gözlenebilir.

Evre 3; deformite sabitleşir, subtalar eklemde dejenerasyon başlar, medial ağrı ve şişlik azalır, fibulanın sinüs tarside sıkışmasına bağlı olarak yan orta ayak ağrısı başlar. Bu dönemde en sık uygulanan fonksiyonel test, desteksiz tek parmak ucuna kalkmadır. Normal bir ayak bu hareketi ardarda 10 kez yapabilirken, posterior tibial tendon disfonksiyonunda yapılamaz.

Evre 4; bilek ekleminde de dejenerasyon vardır. Subtalar eklem ve ayak bileği hareketleri kısıtlı ve ağrılıdır.

Teşhis;
Tanı esas olarak klinik bulgular ile konulur. Direkt grafiler kazanılmış pes planusun diğer nedenlerini ekarte etmek, deformitenin derecesini görmek veya subtalar eklemde veya ayak bileğinde dejenerasyon olup olmadığını görmek için çektirilebilir.

Tedavi;
Evre 1 ve 2'de 4-8 hafta atelle immobilizasyon, soğuk uygulama, istirahat, kompresyon ve elavasyon; NSAİİ’lar kullanılır. Steroid enjeksiyonu kontrendikedir. Hastalara orteze benzeyen üstten bağcıklı ayakkabı veya botlar giymesi önerilmelidir. Gerekiyorsa ayak-ayak bileği ortezleri kullanılmalıdır. Bu ortezler ayak bileği, subtalar ve midtarsal eklemleri immobilize ederler.
Evre 3 ve 4'de ayağa uygun ortezler veya ayakkabılar kullanılır. Konservatif tedaviden fayda görmeyen olgularda cerrahi uygulanır.

Kuru İğne (İMS) Ağrılı Bir Tedavi Yöntemimidir?

Kuru İğne (İMS) Ağrılı Bir Tedavi Yöntemimidir?

Kuru iğne tedavisinde kullanılan iğneler normal enjeksiyonda kullanılan mandrenli iğneler gibi değildir; son derece incedir. Deriyi geçerken acıyı en aza indirmek için bir kılavuz kullanılarak iğnenin hızlı batması sağlanabilir.

Ayak tabanı, el gibi küçük kasların bulunduğu bölgelerde ağrı mümkündür, ancak diğer kaslara yapılan stimülasyonlar genellikle iyi tolere edilir. Eğer kaslar normalse genellikle ağrı duyulmaz.

Kas süpersensitif, aşırı kısalmışsa yani ciddi olarak problemli ise bir miktar ağrı duyulabilir. İğne ilk batırıldığında spazmlı kas tarafında sıkıca kavranır ve bu esnada özel bir ağrı duyulur. Kas kendini bırakınca ciddi bir rahatlama olur. Bazı hastalar ilk birkaç seansta uzun süren ağrılardan bahsederler, seans süresi arttıkça bu ağrılar kaybolur.

 

İms ve Nöropatik Ağrı

İms ve Nöropatik Ağrı

İMS ya da intramusküler stimülasyon, miyofasyal olarak kilitlenmiş derin adalelerdeki kontraktür ve kısalmayı tedavi etmek için kullanılır. Kasların sağlklı kalmaları için hareket etmeleri gerekir. Bir kasa gelen sinir herhangi bir sebeple (fıtık, kireçlenme, travma, whiplash) zedelenmişse (nöropati) o sinirin hareket ettirdiği kas yeterli güç üretemez, kısalır, kalınlaşır ve beslenmesi bozulur.

Nöropatik kaslar (sinirleri zedelenmiş kaslar) normal fonksiyonlarını güçlükle yaptıkları için kaslar arasında bir dengesizlik oluşur.

Kısalmış kas aynı zamanda kalınlaşmış ve gücünü kaybetmiş kastır. Kaslardaki kısalma ve kalınlaşma sinirleri sıkıştırarak sinirlerin daha da zedelenmesine sebep olur. Bu durumda bir kısır döngü oluşur.

Bu kasların kuru iğne ile tedavi edilmesi kısır döngüyü kırar. Kaslardaki kısalık gider, kas daha iyi hareket eder ve daha fazla güç üretir; ve sonuçta sinirdeki irritasyon azalır.